sadece 11 saniyelik bir şarkı yaparsak çok da fazla şey kaybetmiş olmayız diye düşünenlerdenim.
ayrıca bugün hava inanılmazdı. kulağımda -yine- pink martini dinleyerek, sokakta dolaşırken hayat ne güzel diye düşündüm. ama bu, omzuma çarpan adam dolayısıyla çok da uzun sürmedi.
lütfen yürürken çok ama çok dikkatli olalım.
sonra da ayın 12sini olduğunu farkettim. aslında böyle bir şey olmadı ama öyle yazdım. o değil de, bugün o 'hindi' neydi ya.
sana muhabbeti olduğu gibi yazmak istiyorum.
-ekin: olm. o değil de, yılbaşında n'apacağız?
-yağmur: hindi yiyeceğiz.
-ekin: indi.
-yağmur: hindi, indi. indi. indi.
-ekin: artık her şeyde indi kelimesini kullanacağım.
-yağmur: hindi. indi. indi. indi.
-ekin: artık indie müzik dinliyorum.
sessizlik.
-yağmur ve ekin: OHAHOHAHOHAHOHAHAHOHAHAHOHAHAHAHOHAHABAHOHAB
tamam. şimdi o kadar komik gelmedi ama o zaman çok komikti.
ekinle bütün mağazalara yeşil bir şey bakmak umuduyla giriyoruz.
ayrıca aradığımız parfümü hiçbir yerde bulamıyor olmamız; ben de o parfümün varlığından şüphe etmek gibi yerinde anlamsız, yerinde mantıklı düşünceler uyandırdı.
sonra da bazı şarkıların gerçekten tekrara alınarak dinlenmeye mahkum olduğu geldi aklıma. çünkü yürüdüğüm yol boyunca -yine- pink marti'nin sympathique adlı şarkını dinliyordum. bi ara bi kasvet çöktü üzerime, sonra sesin, sonuna kadar açık olmadığını farkettim. sesi sonuna kadar açmam değişikliği düşündüğümden daha iyi geldi.
sonra da düştüm. şaka şaka.
o değil de, ben geçenlerde gerçekten düştüm.
samimiyim.
mimi.
'fransızca öğrenirsem, hayat daha anlamlı olabilir' düşüncesiyle,
au revoir!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder